O an, hikâyenin gerçek sonunun “kilit” olmadığını anladım. Asıl son, Murat’ın bize bıraktığı şeydi: Güvende olma duygusu.
Ve tam rahatladığım anda telefonum çaldı.
Ekranda bilinmeyen bir numara vardı.
Açtım.
“Merhaba,” dedi bir kadın sesi.
“Ben Murat Bey’in çalıştığı şirketten arıyorum. Size ulaşmamız gerekiyordu… çünkü Murat Bey’in dosyasında, sizin adınıza bırakılmış bir şey var.”
Elimdeki not defterine baktım.
Murat bana “çaresiz kalma” demişti.
Ama anlaşılan… hâlâ bilmediğim bir detay daha vardı.
Telefonu kulağıma götürdüm.
“Buyurun,” dedim.
Karşıdaki kadın kendini tanıttı. Murat’ın çalıştığı şirkette insan kaynaklarında görevliydi. Ses tonu resmiydi ama acele etmiyordu.
“Eşinizin vefatından sonra bazı dosyaları düzenlerken,” dedi,
“adınıza ayrılmış bir evrak olduğunu fark ettik. Size daha önce ulaşılamamış.”
“Ne evrağı?” diye sordum.