Parası yok, çevresi yok, lüks hayatla ilgisi yok.
— Kabul etmezsen, bu evden de bu hayattan da çıkıp gidersin.
Oğlunun yüzündeki gülümseme yavaşça silindi.
— Şaka yapıyorsun…
— Hayır, dedi baba net bir şekilde.
— Ve bunun geçici olduğunu da sanma.
Bir hafta sonra her şey bitti.
Kredi kartları iptal edildi.
Araba geri alındı.
Telefon, saatler, pahalı kıyafetler… hepsi gitti.
Genç adam, ilk kez cebinde parasız kaldı.
Birkaç gün sonra, babası onu arabaya bindirdi ve saatler süren bir yolculuktan sonra küçük bir köye getirdi. Ne lüks vardı ne de tanıdık yüzler. Sessizlik ve toprak kokusu her yeri sarmıştı.
Orada, sade bir sütçü kızla tanıştırıldı.
Adı Elif’ti.
Makyajsızdı.
Gösterişsizdi.
Üzerinde basit bir elbise vardı.
Elif gözlerini yere indirerek konuştu, sesi sakindi.
Genç adam ise içinden öfkeyle bağırıyordu. Ona göre bu bir aşağılamaydı.Baba, dönüş yolunda emindi:En fazla birkaç gün dayanır.”
“Kaçar gelir, diz çöker.”
Ama oğul kaçmadı.
İlk günler zordu.
Sabah erken kalkmak, ahıra gitmek, süt taşımak…
Ellerindeki nasırlar canını yakıyor, köy hayatı onu adeta eziyordu.
Elif ise hiç şikâyet etmiyordu