Ben kendi içinde çalışan bir elektrikçiyim. Evliyim iki çocuğum var karımı seviyorum. Ona yanlış gizliliği hiç engellemedim. Birgün yakın arkadaşım dükkâna geldi, ben köye gidecegim bikacgunluk işim var bizim televizyonda kayıtlı olan sana zahmet bi bakıver dedi tamam ama bugün işim çok akşam eve giderken uğrar temizleme dedim tamam unutma dedi gitti. Akşam oldu işlermi bittim arkadaşın evinin önüne geçti zili çektim yenge kapandı, Kazım abi televizyon bozuk bi bak dedi, içeri buyur etti genela bakındım televizyonu göremedim yenge tv dedim nerede gel gel televizyon yatak odamızda dedi utana sıkıla geçtim devamı İLK YORUMDA
Ben kendi halinde çalışan bir elektrikciyim. Evliyim iki çocuğum var karımı seviyorum. Ona yanlış yapmayı hiç düşünmüyordum. Birgun yakın arkadaşım dükkana geldi, ben köye gidecegim bikacgunluk işim var bizim televizyon bozulmuş sana zahmet bi bakıver dedi tamam ama bugün işim çok akşam eve giderken uğrar yaparım dedim tamam unutma dedi gitti. Akşam oldu işlerimi bitirdim arkadaşın evinin önüne gittim zili çaldım yenge kapıyı açtı, Kazım abi televizyon bozuk bi bak dedi dedim, içeri buyur etti girdim etrafa bakındım televizyonu göremedim yenge tv nerede dedim gel gel televizyon yatak odamızda dedi utana sıkıla geçtim odaya Devamı İLK YORUMDA
Ben kendi halinde çalışan bir elektrikçiyim. Evliyim ve iki çocuğum var. Ailem benim her şeyim. İşimi severek yaparım; her sabah dükkânıma gider, işimde elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım. Karımı çok seviyorum ve onunla birlikte geçirdiğim her an, hayatımın en güzel anları arasında yer alır. Ona karşı her zaman sadık oldum ve onun da bana olan güvenini asla sarsmak istemem.
Bir gün, yoğun bir iş gününün ortasında, eski bir arkadaşım dükkâna geldi. Yıllardır tanıdığım, güvendiğim biriydi. “Merhaba dostum,” dedi, “bizim televizyon bozulmuş, bir bakıverebilir misin? Ama bugün işim çok, köye gitmem lazım. Sen de akşam uğrayabilirsen çok makbule geçer.” Yoğunluğuma rağmen ona yardım etmek istedim. “Tabii,” dedim, “akşam eve giderken uğrar bakarım.”
O gün işlerimi bitirdikten sonra, verdiğim sözü tutmak için arkadaşımın evine gittim. Zili çaldım, kapıyı eşi açtı. “Kazım abi televizyon bozukmuş, bir bakayım dedim,” dedim. “Tabii,” dedi gülümseyerek, “içeri buyur, televizyon yatak odamızda.”
İçeri geçip televizyona baktım, ancak sorun düşündüğümden biraz daha karmaşıktı. Parçaları inceledim, aletlerimi çıkardım ve çalışmaya başladım. Bir süre sonra sorunu buldum ve tamir ettim. Televizyon çalışır hale geldiğinde içim rahatladı.
Tamamdır, artık çalışıyor,” dedim gülümseyerek. Evin hanımı da memnun oldu ve teşekkür etti. Ben de işimi bitirip eve doğru yola çıktım.
Eve dönerken içimde bir huzur vardı. Hem arkadaşımın işini halletmiştim hem de verilen bir sözü tutmanın huzurunu yaşıyordum. Eve varıp kapıdan içeri girdiğimde çocuklarımın sesiyle karşılandım. O an, ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha hissettim. Ailemle birlikte olmak, onların yanında olmak benim için her şeyden önemliydi.
Hükümdar Timur hapse düşer bir gün,
ve umudunu yitirir.
Allahın işi bu ya, karıncayla karşılaşır,
yâda karınca azmini Timurun gözüne sokar!
Bir buğday tanesidir karıncanın hikâyesi.
Kendinden kat kat büyük bir buğday tanesini
yuvasına ulaştırmak için her gün çabalar durur,
defalarca defalarca dener.
Yorulunca yuvasına gider biraz dinlenir,
sabah kalkıp bakar Timur,
karınca yine buğdayın peşindedir
Saymaya karar verir Timur,
kaç kez düşürüp kaç kez tekrar kaldırmaya çalıştığını
Bini geçer, yorulur saymaktan azmini, umudunu.
Karınca hiç yorulmaz yıkılıp doğrulmaktan.
Bir sabah ne görsün, şaşar kalır hükümdar,
karıncanın sırtında bir buğday tanesi var
Timur karar verir o sabah, karıncanın taklitçisi olmaya,
O kararında ne kadar sadık olabilmiş bizi bağlamaz ama
bu hikâye bir yol açsın dileriz tükenmiş umutlara
Bir sabah gerçekten gücüm kalmadığını anladığımda
kalkar kalkmaz gözümün çarpacağı bir yere
küçük bir not iliştiririm.
KALBİM!
Ne olur karıncayı unutma!
Karıncanın sahibini ise asla unutma!
Bir bilge varmış;Ne sorsan cevap verirmiş. Onu çekemeyen biri demiş ki:
-Ona öyle bir soru soracağım ki kesinlikle bilemeyecek.
Ne soracaksın? diye sorduklarında ise:-Elimde bir kelebek var. Ölü mü diri mi? diye soracağım. Eğer diri derse elimi sıkıp öldüreceğim. Ölü derse de elimi açp bırakacağım uçup gidecek.
Bilgenin yanına gidiyor ve soruyor:
-Elimdeki kelebek ölü mü diri mi? diyor.
Bilgenin cevabı ise müthiş;
-O SENİN ELİNDE...!