İstanbulda bir kız öğrenci yurdu önü! Baba kızını yurda bırakıyor,
Kızım diyor arkadaş, o önemli değil
Allah rızası İçin bütün bunlar. Ama diyor tek bir şartım var mezun olup maaş almaya başladığın zaman sende köyünden bir ihtiyaç sahibine aldığın burs kadar burs vereceksin. Kız diyor ki
+Bunu nasıl kontrol edeceksiniz?
Onu senin vicdanın kontrol edecek diyor!
Ve ayrılıyor.
Diyor ki yarım saat sonra
Aşağıdaki Butonlardan Veya Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.
Diyor ki yarım saat sonra kızı caddede gördüm, elinde bir ayakkabı poşeti, yüzünde koskocaman bir gülümseme; o mutlu ben mutlu!
İyi ki bu ülkenin güzel ve merhametli insanları var. Zaten Allah bu milletin, mazlum ve ihtiyaç sahiplerine gösterdiği merhamete karşılık bir sürü belayı başımızdan def etmedi mi?
Allah iyilik yapan veya iyiliğe kapı aralayan kullarından eylesin; iyilerle karşılaştırsın.
Amin!
Konuya hikaye, masal diyen arkadaşları üzülerek takip etmekle beraber, kızamıyorum da.
O kadar çok manipüle edildi ki sosyal medya.
İster gerçekliğine inanın ister inanmayın ama
Asla iyilik yapmaktan vazgeçmeyin.
Köyümüzde Harun amcanın sekiz oğlu ve iki kızı var. Harun bey çocuklarını okutur ve bu konuda hiçbir özveriden kaçınmaz. Çarşıdan ev kiralar, köyden yiyecek ve yakacak taşır. Çocuklarının hasta olmaması için didinir, onlara kol kanat gerer. Kolay değil, yedi çocuğu ortaokulda okutmak. Harun amca olmayacak işi başarır. Gençlerden mühendis, subay, öğretmen ve sanatkâr olanlar vardır.
Baba sevinç içinde eşi ile İzmir'e gelir. Oğlu mühendis, gelin hanım ise hekimdir.
Bu sırada evdeki konuklar bilim ve uzay konusunda sohbet etmektedirler. Baba Harun bey konuya kulak misafiri olur. Söze karışır ve "Uzaya gitmek günahtır, Allah buna izin vermez" der. Konuklar şaşkın şaşkın bakarlar ve Harun beyi göz ucu ile süzerler. Söz sırası oğlu İhsan'a gelmiştir. Kendisinden açıklama beklenmektedir. Konuklarının yanında mahcup olmuştur ve utanmıştır. Babasını göstererek "Bu köylü kılıklı bunak, benim köyümdendir. Köyde bana hizmet eder, marabalık yapar" der.
Bu sözleri duyan Harun amca, çok kötü olur. Evladından bu sözleri duymak ona ö'lümden daha ağır gelmektedir..
Aşağıdaki Butonlardan Veya Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz
Köyümüzde Harun amcanın sekiz oğlu ve iki kızı var. Harun bey çocuklarını okutur ve bu konuda hiçbir özveriden kaçınmaz. Çarşıdan ev kiralar, köyden yiyecek ve yakacak taşır. Çocuklarının hasta olmaması için didinir, onlara kol kanat gerer. Kolay değil, yedi çocuğu ortaokulda okutmak. Harun amca olmayacak işi başarır. Gençlerden mühendis, subay, öğretmen ve sanatkâr olanlar vardır.
Baba sevinç içinde eşi ile İzmir'e gelir. Oğlu mühendis, gelin hanım ise hekimdir.
Bu sırada evdeki konuklar bilim ve uzay konusunda sohbet etmektedirler. Baba Harun bey konuya kulak misafiri olur. Söze karışır ve "Uzaya gitmek günahtır, Allah buna izin vermez" der. Konuklar şaşkın şaşkın bakarlar ve Harun beyi göz ucu ile süzerler. Söz sırası oğlu İhsan'a gelmiştir. Kendisinden açıklama beklenmektedir. Konuklarının yanında mahcup olmuştur ve utanmıştır. Babasını göstererek "Bu köylü kılıklı bunak, benim köyümdendir. Köyde bana hizmet eder, marabalık yapar" der.
Bu sözleri duyan Harun amca, çok kötü olur. Evladından bu sözleri duymak ona ö'lümden daha ağır gelmektedir..
Aşağıdaki Butonlardan Veya Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz
Köyümüzde Harun amcanın sekiz oğlu ve iki kızı var. Harun bey çocuklarını okutur ve bu konuda hiçbir özveriden kaçınmaz. Çarşıdan ev kiralar, köyden yiyecek ve yakacak taşır. Çocuklarının hasta olmaması için didinir, onlara kol kanat gerer. Kolay değil, yedi çocuğu ortaokulda okutmak. Harun amca olmayacak işi başarır.
Vilayette ortaokulu bitiren çocuklar liseyi bitirmek üzere başka büyük vilayetlere giderler. Harun amca'nın masrafları artmıştır. Hiçbir yerden yardım alamaz. Çocukları hasta olmadan ve sınıfta kalmadan okulu bitirirler, hayata atılırlar. Gençlerden mühendis, subay, öğretmen ve sanatkâr olanlar vardır. Bir baba için mevcut tablo gurur vericidir. Herkes onu köyde imrenerek ve kıskanarak takip etmektedir. Artık herkes görev beklemektedir. Devlet onlara görev verir, maaş almaya başlarlar. İyi evlilikler yaparlar. Hepsinin eşi şehirlidir ve memurdur. Baba Harun bey ve eşi, çocuklarının yanına giderler. Haklı olarak ilgi ve şefkat beklemektedirler. Beklediklerini bulabilirler mi? Sorun da burada düğümleniyor.
Aşağıdaki Butonlardan Veya Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.
Baba sevinç içinde eşi ile İzmir'e gelir. Oğlu mühendis, gelin hanım ise hekimdir. O sıralar Amerikalılar Ay'a ve Güneş'e uzay araçları göndermektedir. Ay'a iniş gerçekleşmiştir ve televizyondan seyredilmektedir. Bu sırada evdeki konuklar bilim ve uzay konusunda sohbet etmektedirler. Baba Harun bey konuya kulak misafiri olur. Söze karışır ve "Uzaya gitmek günahtır, Allah buna izin vermez" der. Konuklar şaşkın şaşkın bakarlar ve Harun beyi göz ucu ile süzerler. Söz sırası oğlu İhsan'a gelmiştir. Kendisinden açıklama beklenmektedir. Konuklarının yanında mahcup olmuştur ve utanmıştır. Babasını göstererek "Bu köylü kılıklı bunak, benim köyümdendir. Köyde bana hizmet eder, marabalık yapar" der.
Bu sözleri duyan Harun amca, çok kötü olur. Başı döner, kan basıncı yükselir ve olduğu yere yığılır kalır. Yıkılmıştır, emeklerinin boşa gittiğini görür. Kahreder, ama iş işten geçmiştir. Ağlar, dövünür, olayı herkese anlatır. Olaydan o kadar etkilenir ki, bir süre sonra da kahrından ölür.
Ölmeden önce şu nasihatte bulunur:
Aşağıdaki Butonlardan Veya Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.
Baba sevinç içinde eşi ile İzmir'e gelir. Oğlu mühendis, gelin hanım ise hekimdir. O sıralar Amerikalılar Ay'a ve Güneş'e uzay araçları göndermektedir. Ay'a iniş gerçekleşmiştir ve televizyondan seyredilmektedir. Bu sırada evdeki konuklar bilim ve uzay konusunda sohbet etmektedirler. Baba Harun bey konuya kulak misafiri olur. Söze karışır ve "Uzaya gitmek günahtır, Allah buna izin vermez" der. Konuklar şaşkın şaşkın bakarlar ve Harun beyi göz ucu ile süzerler. Söz sırası oğlu İhsan'a gelmiştir. Kendisinden açıklama beklenmektedir. Konuklarının yanında mahcup olmuştur ve utanmıştır. Babasını göstererek "Bu köylü kılıklı bunak, benim köyümdendir. Köyde bana hizmet eder, marabalık yapar" der.
Bu sözleri duyan Harun amca, çok kötü olur. Başı döner, kan basıncı yükselir ve olduğu yere yığılır kalır. Yıkılmıştır, emeklerinin boşa gittiğini görür. Kahreder, ama iş işten geçmiştir. Ağlar, dövünür, olayı herkese anlatır. Olaydan o kadar etkilenir ki, bir süre sonra da kahrından ölür.
Ölmeden önce şu nasihatte bulunur:
Aşağıdaki Butonlardan Veya Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.
"Anneni-babanı sakın hakir görme."
Sonuç: Çocuklarının sadece maddi bakım ve mesleki eğitimlerini düşünüp onları değerlerimize bağlı ve saygılı şekilde yetiştirmeyen anne babaların; çocuklarından saygısızlık ve haksızlık görmeleri kaçınılmaz bir sondur.