devamı için görsellere tıklayınız
Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki k’anlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış, başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını görüşmemelerini rica etmişler, çünkü hepsi çuvalın içinde bir c’eset olduğunu sanmış. Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş olanları anlatmış. Babası demiş; “İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar.
Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür.” Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde k’anlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. Sen Ahmet’in oğlusun değil mi demiş? Evet demiş çocuk. Ver elindekini diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya. Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demiş.