Benden 5 yaş büyük bir kadınla tanıştım çok aşık olduk birbirimize hersey yolunda gidiyordu, beraber yaşamaya karar verdik tam bir yıl sonra da evlendik çok mutluyduk. Hergun benim sevdiğim yemekleri yapar benim sözümden hiç çıkmazdı. Bende onu mutlu etmek için uğraşır durumum iyi olmamasına rağmen arada ona ufak hediyeler cicekler alırdım. Tek sevmediğim huyu çok kıskançtı hergun bir bahaneyle telefonuma bakmadan için rahat etmezdi ama ben onun telefonuna hiç bakmazdım ona güveniyordum çünkü. Birgun Almanya'daki abim aradı düğününe gelemedim bu hafta turkiyeye geleceğim sizede uğrarım dedi çok sevindim o benim abim herseyimdi. Eşime söyledim tabi hayatım gelsin görsün bizi ve evimizi dedi. Bir hafta sonra abim geldi 2 gün kalacağım fazla zamanım yok dedi, bende abimle vakit geçirmek için işten izin almak istedim ama işler çok yoğun olduğu için izin alamadım. Abimle eşim ilgilenmek zorunda kalmıştı, iki gün sonra abim bana "...
Devamı:>> YORUMDA
Haberin Devamını okumak için görsellere tıklayarak ilerleyiniz
Adam eşini çok seviyor, bir o kadarda kıskanıyordu. Öyle ki iş yerinde yemek verildiği halde, her öğlen o uzun yola rağmen evine gidiyor, eşiyle birlikte yemek yiyordu. Kadın, eşinin sadece yemek yemek için geldiğini düşünüyordu. Bilmediği bir şey vardı, eşi kendisini kontrol ediyordu. Bu bilinmeyenle uzun süre birlikte yediler yemeklerini. Taa ki adam gelipte eşini evde bulamayana kadar. Kapıyı açıp seslendi eşine ses yok…Odaları gezdi bir bir … yok… yok… yok… Telefona sarıldı hemen. Kapalıydı kadının telefonu. İrkildi birden. “korktuğum başıma geldi kesin aldatıyor beni” diye düşündü……
Tanıdığı herkesi aradı ailesi, arkadaşları, aile dostları, komşuları hiç kimse görmemişti kadını. Saatler geçiyor kadından ses çıkmıyordu. Akşam oldu adam evin içinde ümitsiz ve karışmış düşüncelerle dönüp duruyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte adam kararını vermişti boşanacaktı. Avukat arkadaşına giderek dava açtırdı. Kesin aldatmıştı kocasını ve dönmeye yüzü yoktu, artık herşey bitmişti. Eve dönünce eşine ait ne varsa attı, resimleri yırttı, elbiselerini yaktı, takılarını karşılıksız verdi bir eskiciye, geriye sadece bir sevgililer günü kartı kalmıştı. “Hep seninim…hep senin kalacağım…” yazıyordu üzerinde
Adam nefretle bakarak duvara astı kartı, uzun uzun baktı, elinde tuttuğu içki kadehini sıktığının farkında bile değildi. Elleri kan içinde kalmıştı ama o görmüyordu bile. Telefonun sesini duyduğunda ancak farketti elinin acıdığını ve kan içinde kaldığını. Açtı telefonu...Devamını izlemek amacıyla gorsele doku62nun.
ADAM: Buyrun dedi.TELEFONDAKİ: İyi günler beyefendi …….. beylerin evimi?ADAM: Buyrun benimTELEFONDAKİ: Ben ……….. hastanesinden arıyorum iki gün önce yaralı bir bayan getirdiler hastanemize henüz bugün kendine gelebildi sizin isminizi öğrenebildik hemen gelebilir misiniz? Adam yığıldı olduğu yere. Yanlış duymuş olabilir miydi? “Kesin sevgilisi dövdü” dedi içinden, gitmekle gitmemek arasında bocaladı birden sonra “gidip yüzüne tükürmeliyim” diye düşündü. Fırlayıp çıktı sokağa. Attığı adımların sesini duyuyordu sadece koştu, koştu. Hastaneye ulaştığında nefesi tıkanmıştı.
Fırlayıp çıktı sokağa. Attığı adımların sesini duyuyordu sadece koştu, koştu. Hastaneye ulaştığında nefesi tıkanmıştı. Danışmadan eşinin kaldığı odanın numarasını öğrendi. Artık biliyordu ki anlatılan doğruydu eşi yaralıydı ama neden? Merdivenleri nasıl çıktığını hatırlamıyordu. Kapıya geldiğinde doktorları gördü.Kendisini tanıttı ve eşini görmek istediğini söyledi. Doktorlardan birisi başını öne eğdi “Başınız sağolsun eşinizi kurtaramadık” dedi adam aldatılmışlığın acısıylamı yoksa sevdiği için mi bilinmez, bakamadı eşinin yüzüne son kez. Cenaze işlemlerini bile eşinin ailesine bıraktı
Aradan 10 gün geçmişti adam iyiden iyiye yıpranmış, çökmüş, sanki hayattan elini eteğini çekmişti. Devamlı duvarda asılı duran karta bakıyordu, o arada kapı çaldı. Genç bir kurye, büyük bir paket bıraktı kapının önüne. Gülümseyerek “doğum gününüz kutlu olsun efendim eşiniz 10 gün önce ayırdı hediyenizi ve bugün için size teslim etmemizi tembihledi. Çok şanslısınız beyefendi dedi ve çıkıp gitti. Ne yapmalıydı bilmiyordu adam. Açtı kutuyu elleri titreyerek
Bir kazak vardı en üstte “Çok beğenmiştin bu kazağı ama bana elbise alabilmek için vazgeçmiştin bundan, güle güle kullan aşkım” yazılı bir kağıt iliştirilmişti. Bir paket daha vardı kutuda, açtı… Saatti bu. Yine bir yazı. “Eve geleceğin zamanlar,geç kaldığın her dakika ölüm gibiydi. Umarım artık geç kalmazsın” En altta da bir kart vardı. Sanki sonunu biliyormuş gibiydi yazdıkları “Son olacak belki, belkide hep yanında, hep birlikte kutlayacağız.
Bizli nice yıllara aşkım” Genç kadın, eşi için seçtiği hediyeleri, doğum gününde teslim edilmek üzere bırakmıştı mağazaya. Dönüşte şarjı bittiği için telefonu kapanmıştı.Yolun karşısındaki kulübeden eşini aramak istemişti merak etmesin diye ama hızla gelen arabayı fark edememişti.. Hayattaki en zor şey kafamızdaki ön yargıları kırmaktır