4 Arkadaş Yıllardır Birbirlerine Çok Benzediklerini Düşünüyorlardı, Ancak Bir Gün DNA Testi Yaptırdılar...
Jenna (46), Karen (44), Tessa (41) ve Barbara (39) bir gece yemeğe çıkmışlardı. Arkadaşlar birbirlerini yıllardır tanıyor ama son zamanlarda çok sık görüşmüyorlardı.
Hepsi sosyal hayatlarını büyük ölçüde etkileyen işleriyle meşguldü. Dolayısıyla bu akşam yemeği arayı kapatmak için harika bir fırsattı.
Gece harika geçmişti. Bu hatırayı bir fotoğrafla ölümsüzleştirmeleri mükemmel olacaktı. Bu yüzden Karen üç arkadaşının güzel bir fotoğrafını çekti.
Bu fotoğrafın, hayatlarını neden sonsuza kadar değiştireceğini görebiliyor musunuz?
Ertesi gün, önceki gece hâlâ hafızalarındaydı. Birlikte oldukları her an, yaşadıkları en güzel zamanlar oluyordu.
Sanki birbirlerini hissediyor gibiydiler, aralarındaki uyum inanılmazdı.
Karen, restoranda çektirdikleri fotoğrafı arkadaşlarına gönderdi. Göndermeden önce de dikkatlice inceledi.
Derken bir anda çok tuhaf bir şey fark etti...
Karen, arkadaşlarını yan yana görünce biraz ürktü. Dördü de ilk defa sarışın olmuştu. Daha önceleri içlerinden biri saçlarını hep koyu renge boyardı.
Saç stilleri bu kadar benzer olduğu için Karen bir anda farklı şeyler fark etti. Fotoğrafa bakmak, bir aynaya bakmak gibiydi; solgun saçlar ve mavi gözler, kalp şeklinde dudaklar ve sivri bir çene.
Benzerliklerin bu kadar fazla olması biraz korkutucu olmaya başlamıştı.
Bu kadar benzerlik olması tuhaftı çünkü kızların hepsi farklı bölgelerdendi. Karen Chicago'lu, Tessa Montana'lı, Barbara ise New York'luydu. Jenna, Utah'ta evlat edinilmiş ve büyümüştü.
Birbirlerine nasıl bu kadar benzeyebilirlerdi?
Karen bunu yeni fark ettiğine inanamıyordu. Onları 3 yılı aşkın süredir tanıyordu. Titreyen ellerle arkadaşlarına bir mesaj gönderdi:
"Şu fotoğrafa bakın. Önemli!"
Gruptaki arkadaşlardan yavaş yavaş tepkiler gelmeye başlamıştı. "Ne diyeceğimi bilemiyorum," demişti Barbara. Tessa çok daha fazla şok olmuştu: "Davranışlarımızın çok benzer olduğunu biliyordum, ama bu kadarı çok tuhaf!"
Hepsinin kafası karışmıştı. Ancak üçünün de çok garip olduğunu düşündüğü bir başka şey vardı:
Jenna bu konuda nedense hiçbir şey söylememişti...
Takip eden günlerde, arkadaşlar tamamen buna odaklanmıştı. Karen, birlikte çektikleri tüm eski fotoğraflara baktı ve benzerlikler bir anda daha çok arttı.
Yan yana yürüdükleri videoda bile Jenna ve Barbara'nın yürüyüşü aynıydı.
Çok geçmeden yapmaları gereken bir şey olduğu sonucuna vardılar: DNA testi...
Birer birer laboratuvara DNA örneği gönderdiler. Karen bunu yaptıklarına inanamıyordu. Kelimelerle tarif edilemeyecek kadar çılgıncaydı. Üzerinde biraz düşününce aklını yitiriyor gibi oluyordu.
Jenna hâlâ tek kelime etmemişti. İlerleyen haftalarda onlar DNA sonuçlarını beklerken, Jenna sanki yer yarılmış da içine girmişti. Hatta diğer kızlar evine gittiklerinde onu evde bulamamışlardı.
Ta ki bir Cuma akşamı Jenna bir anda gruptan bir mesaj gönderene kadar:
"Saat 17:00'de televizyonunuzda 4. kanalı açın."
Saat 17:00'ye birkaç dakika kala, üç arkadaş televizyon karşısına geçtiler, gerginlik görülmeye değerdi. Hiçbiri neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Jenna neden bu kadar tuhaf davranıyordu?
"Tilda" adlı program 17:00'de başladı: konukların 'kendi hikayelerini' anlattıkları bir talk showdu bu. Oprah Winfrey, Dr. Phil ve Jerry Springer hepsi tek programda toplanmış gibiydi.
Kısa bir tanıtımın ardından Jenna seyircilere tanıtıldı ve sahneye çıktı. Sandalyesine otururken sunucu Tilda:
"Haydi bakalım. Hikayeni anlat!" dedi.
Jenna, gözlerinde yaşlarla kameraya baktı ve doğrudan arkadaşlarıyla konuştu.
"Öncelikle, hepinizi ayrı ayrı seviyorum. Tahmin edebileceğinizden çok daha fazla. Fakat yıllarca omuzlarımda yük olan bir şeyi size söylemem gerekiyor. Aslında bunu sonsuza kadar sır olarak saklamak istiyordum. Bunu talk show'da yaptığım için üzgünüm fakat bu şekilde haberi herkes aynı anda duyabilir!"
Jenna'nın arkasındaki dev ekranda restoranın fotoğrafı belirdi. Jenna sözlerine devam etti:
"DNA testi yaptığınız için size söylemeliyim. Sonuçları beklemenize gerek yok. Söylemek istediğim, biz arkadaştan öteyiz..."
Jenna açıkladı:
"Yalnızca ben değil, dördümüz de evlatlıktık. Anne babamız aynı kişiler. Küçükken anne babamız bir kaza geçirdi ve ne yazık ki bizi bıraktılar. O zamanlar 7 yaşındaydım, neler olduğunu biliyordum. Ama siz kızlar çok küçüktünüz."
Tilda'nın izleyicileri bu hikaye karşısında şaşkına döndü. Jenna sözlerine devam etti:
"Kazadan sonra devlet farklı ailelere evlatlık olarak gitmemize karar verdi. Ve herkesten kaza hakkında sessiz kalması istendi. Travma yaşamayalım diye!"
Jenna anlatmaya devam ettikçe durum daha da tuhaflaşıyordu...
Kız kardeşlerin tesadüfen aynı şehirde, Utah'ta yaşamalarına ve daha sonra arkadaş olmalarına kimse inanamamıştı. Bu hikayenin en özel yanı buydu. Jenna dün gibi hatırlıyordu:
"Bir gün lokantaya girdim ve içeride üzerinde beyaz bir bluz olan Barbara oturuyordu. Onu hemen tanıdım. Birkaç ay sonra Tessa ve Karen geldi. Bir şey bizi yeniden bir araya getirmişti. Muhtemelen bizi bir araya getiren gerçek anne ve babamız!"
Anlatılanları izleyen kadınlar hayretler içinde televizyonun karşısında oturuyorlardı. Ne diyeceklerini bilmiyorlardı. Ve tam bir hafta sonra bakın neler oldu...
Dört kız kardeş, televizyon programında yan yana oturmuş, DNA sonuçlarının bulunduğu zarfı açmak için bekliyorlardı. Haberin duyulmasının üzerinden bir hafta geçmişti, şimdi kız kardeşler için bu durumda ne yapacaklarını düşünme zamanıydı.
Aslında kardeş olduklarını fark etmişlerdi: her şeyi birlikte yapıyor, çok iyi anlaşıyor ve boş zamanlarını birlikte geçirmek istiyorlardı. Biyolojik olarak kardeş olduklarını bilmek onlar için pek bir şey değiştirmeyecekti.
Bu yüzden sonuçlara bakmamaya karar verdiler. Ve Tilda'dan zarfı atmasını istediler. DNA testini yapmaya karar vermeden önce de onlar zaten kardeştiler!
Bu beklenmedik macera, onları birbirine daha da yakınlaştırmıştı. Şanslıydılar, her birinin bir anda üç kız kardeşi olmuştu.
Ve dördü de bunun harika olduğu konusunda hemfikirdi!