Eşim öldükten sonra, kapının anahtarının artık bana ait olmadığını öğrendim — ama asıl hatayı yapan o değildi. Evlendiğim günden beri şunu biliyordum:
Kayınvalidem Nermin Hanım beni hiçbir zaman kabullenmemişti.
Bunu yüzüme söylemezdi ama bakışlarından anlardım.
Ona göre ben, oğlunun “yanlış kararıydım”.
Önceki evliliğimden olan çocuklarım mı?
Onlar zaten hiç var olmamış gibiydi.
Eşim Murat, annesinin tam tersiydi.
Beni olduğu gibi kabul etti. Çocuklarımı da.
“Biz bir aileyiz,” derdi.
“Kim ne derse desin.”
Bir süre gerçekten öyle yaşadık.
Sonra bir sabah, her şey bitti.
Murat işe giderken geçirdiği bir kazada hayatını kaybetti.
Bir anda eşimi kaybettim.
Çocuklarım, baba dedikleri tek insanı.
Cenaze, taziyeler, telefonlar…
Her şey sisliydi.
İki gün sonra, çocukları alıp biraz hava almak için dışarı çıktım.
Hem markete uğrayacaktık hem de kafamız biraz dağılırdı diye düşündüm.
Eve döndüğümüzde apartmanın önünde bir tuhaflık vardı.
Kapının önünde bizim valizimiz duruyordu.
Bir poşette çocukların montları.
Başka bir poşette defterler, fotoğraflar…
Kalbim sıkıştı.
Anahtarı çıkardım.
Kapıyı açmadı.
Tekrar denedim.
Yok.
Zile bastım.
Bir süre sonra kapı açıldı.
Karşımda Nermin Hanım vardı.
Üzerinde ev terliği, yüzünde garip bir sakinlik.
“İçeri girmeden konuşalım,” dedi.
“Ne oluyor?” diye sordum. “Anahtar çalışmıyor.”
Omuz silkti.
“Değiştirdim.”
Bir an ne dediğini anlayamadım.
“Nasıl yani?”
“Bu daire Murat’ın üstüneydi,” dedi.
“Şimdi o yok. Ben annesiyim. Düzenlemek zorundaydım.”
Çocuklar arkamda sessizce duruyordu.
Biri montumun ucunu çekti.
“Biz nereye gideceğiz?” dedim.
Yüzüme baktı.
“Bilmiyorum. Ama burada kalamazsınız.”
Sesini yükseltmedi.
Bağırmadı.
Bu, durumu daha da ürkütücü yapıyordu.
O akşam bir akrabada kaldık.
Ama çocuklar sabaha kadar uyuyamadı.
Ben de.
Ama Nermin Hanım’ın bilmediği bir şey vardı.
Murat, ölmeden birkaç ay önce benimle bir konuşma yapmıştı.
“Bir gün bana bir şey olursa,” demişti,
“sakın çaresiz kaldığını düşünme.”
O söz o gece aklıma geldi.
Ertesi sabah çocukları okula bıraktım.
Sonra doğruca notere gittim.
Ve orada, Murat’ın kimseye söylemediği bir detay öğrendim.
Ev hâlâ onun üzerindeydi, evet.
Ama dava yetkisi tek başına annesine bırakılmamıştı.
Bunu öğrenmem, her şeyi değiştirdi.
Çünkü artık bu hikâye, kapının kilidiyle ilgili değildi.
Kimin gerçekten güçlü olduğunu gösterecek bir noktaya gelmişti.
Ve Nermin Hanım, başlattığı şeyin nereye varacağını henüz bilmiyordu..��
�� Devamı ilk yorumda… ��